Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.
Hastalık düzeyinde şişmanlık anlamına gelen “Morbid Obezite”, kalıtsal ve çevresel sebepleri olan, fiziksel ruhsal ve ekonomik problemler yaratan kronik bir hastalıktır.
Obezite ’nin sebep olduğu belli başlı sağlık problemleri arasında Tip II Diyabet, Hipertansiyon, Hiperlipidemi, Kalp ve Damar hastalıkları, Uyku Apnesi, boyun, sırt, bel ve eklem ağrıları, safra kesesi taşları ve meme ve kalın barsak gibi organların kanserleri sayılabilir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite sınıflandırması esas alınarak obeziteyi belirlemek için yaygın olarak Beden Kitle İndeksi (BKİ) kullanılmaktadır. BKİ, bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine (BKI=kg/m2) bölünmesiyle elde edilen bir değerdir
BKI 20-25 normal
25-30 hafif şişman (obez)
30 ve üzeri şişman (obez) 30-35 / evre I obezite
35-40 / evre II obezite
40 ve üzeri / evre III obezite (morbid obezite)
Obezite tedavisinde öncelikli yapılması gerek diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavileridir. Bu tedavilerden sonuç alamayan hastalar için cerrahi tedavi seçenekleri mevcuttur.
Obezite ‘nin cerrahi tedavisinde amaç hastanın fazla kilolarının %80 ve daha fazlasının 1-1,5 yıllık periyot içerisinde verilmesinin sağlanmasıdır.
Obezite cerrahisi yapılmadan önce hastanın yeme alışkanlıkları, psikolojik ve hormonal durumu yandaş hastalık varlığı detaylı bir şekilde araştırılmalıdır.
Hastaya cerrahi işlem uygulanabilmesi için;
Beden Kitle İndeksi (BKİ) 40’ın üzerinde olması
BKI 35 ve üzeri hastalarda obeziteye bağlı hastalık varlığı
Tekrarlayan diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavilerinde fayda görmemek
Alkol ve madde bağımlılığı olmaması
Ameliyata engel ruhsal ya da fiziksel hastalığının olmaması gerekmektedir.
Tüp mide ameliyatı mide kapasitesini kısıtlayıcı ameliyatlar sınıfında olan ve midenin uzun aksına yapılan kesi ile %75-80’lik kısmının çıkarılması esasına dayanan bir ameliyattır. Esas etkisi mide hacmini küçültmek olsa da midedeki iştah hormonu olarak bilinen “ Ghrelin “ hormonunun salgılandığı merkezin de çıkarılması ile etkisini kuvvetlendirir.
Ameliyat genel anestezi altında laparoskopik (kapalı) yöntemle 4 ya da 5 delik yardımıyla yapılmaktadır. Mide uzun aksında “Stapler” denilen kesici – zımbalayıcı özel aletler yardımıyla kesilir ve karın dışına çıkarılır.
Tüm obezite ameliyatlarında olduğu gibi ameliyat sonrasında amaç 9-12 aylık periyotta hastanın fazla kilolarının %80’inin verilmesidir.
Yöntem sindirim mekanizmasında değişiklik yapmadığı için ameliyat sonrasında vitamin, mineral kaybı minimum düzeydedir ve uzun dönem vitamin, mineral takviyesi gerektirmez.
Hastalar ameliyatın 3. ya da 4. gününde hastaneden taburcu edilirler ve sıklıkla 10-15 günlük istirahat döneminde sonra günlük hayatlarına geri dönebilirler.
Tüp mide ameliyatına göre daha eski bir teknik olması sebebiyle tüm dünyada daha çok uygulanmış hem mide hacim kısıtlayıcı hem de emilim bozucu bir ameliyattır. Yani hasta az yer ve yediğinde daha az faydalanır.
Midenin yemek borusuna yakın kısmında yaklaşık 30-35 cc’lik bir mide hazırlanarak ince barsağın belirlenen noktasının, hazırlanan mideye bağlanması esasına dayanır. Hazırlanan mide ve bağlanan ince barsak noktasına göre “Mini Gastric By-Pass” ya da “Roux En Y Gastric By-Pass” olarak adlandırılır. Her ikisi de genel anestezi altında ve laparoskopik yöntemle yapılır.
Ameliyat sonrasında hastanede kalış ve nekahet süreleri “Tüp Mide “ameliyatı ile aynı olmakla beraber, Gastric By-Pass ameliyatı sonrasında hastalar uzun süreli vitamin ve mineral desteği almak zorundadır.
Takip
Ameliyat sonrasında 1. , 3. , 6. ve 12. aylarda hastaların cerrahi kontrolleri yapılır. Bu süreçte hastalar hastanemizin diyetisyenleri tarafından yakın takip edilirler.
Unutulmamalıdır ki bu girişimler hastalarımıza 9 ila 12 ay arasında yeni bir beden sağlamaktadır. Bu bedeni korumak ve daha da iyi hale getirmek sağlıklı beslenme ve uygun egzersiz programları ile hastalarımızın elindedir
Obezite tedavisinde kullanılan yöntemlerden biri olan mide balonu uygulaması, mide içerisine yerleştirilen 600-700 cc hacmindeki bir balon yoluyla mide hacmini küçülterek, hastaların diyete adaptasyonunu kolaylaştıran bir yöntemdir. Özellikle ameliyat istemeyen hastalarda, beden kitle indeksi ameliyata uygun olmayan ve kilo vermek isteyen hastalarda ya da süper morbid obez hastalarda ameliyata hazırlık aşamasında tercih edilen bir yöntem olması ile dikkat çekmektedir. Mide balonu uygulaması kesinlikle ameliyatsız bir yöntem olup, balon sadece endoskopik olarak takılır ve çıkartılır. İşlem sedasyon dediğimiz uyku hali oluşturularak yapılır ve hastalar işlem sırasında herhangi bir şey hissetmezler.
Mide doğası gereği içeriğini ya ince barsağa aktarmak ya da kusmak suretiyle dışarı atmak ister. Dolayısıyla uygulama sonrasında ilk bir hafta (özellikle ilk üç gün) hastalarda bulantı, kusma, mide bölgesinde sırta vuran ağrı gibi bazı şikayetler oluşabilir. Bu dönemde hastalara gerek ağızdan ilaç tedavisi gerekse damardan serum tedavisi ile destek olmak gerekir. Bu sıkıntılı periyot sonrasında hastalar diyetisyen eşliğinde sürece devam etmelidirler.
Balon yaklaşık 8 ila 9 ay kadar midede kalır ve bu sürenin sonunda yine endoskopik olarak (ameliyatsız) çıkarılır.
Mide balonu uygulaması cerrahi yöntemlere göre başarısızlık oranları daha yüksek bir yöntemdir. Özellikle balon çıkarıldıktan sonra verilen kiloların geri alınma riski mevcuttur. Bunun sebebi olarak balon uygulamasının cerrahi yöntemlere göre daha hasta bağımlı bir yöntem olması gösterilebilir. Balon uygulamasındaki amaç geçici olarak mide hacmini küçültüp hastaların yeni bir beslenme alışkanlığı kazanmasını sağlamaktır. Başarısızlıklar bu alışkanlığı kazanamayan ya da daha sonra eski yeme alışkanlığına geri dönen hastalarda görülmektedir.